Türkiye’de Türk Soylu Yabancıların Çalışma Hakkı

Türkiye’de Türk Soylu Yabancıların Çalışma Hakkı: 2025 Değişiklikleri Işığında Yeni Hukuki Çerçeve ve Başvuru Süreçleri

Stratejik Bir İstisnanın Yeniden Tanımlanması

Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal mevzuatı, “Türk soylu” olarak tanımlanan yabancılara, diğer yabancı uyruklulardan kategorik olarak farklı, istisnai bir hukuki statü tanımaktadır. Bu statünün temeli ve en somut yansıması, 8/5488 sayılı (veya bilinen adıyla 2527 sayılı) “Türk Soylu Yabancıların Türkiye’de Meslek ve Sanatlarını Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu veya Özel Kurum, Kuruluş veya İşyerlerinde Çalıştırılabilmelerine İlişkin Kanun” ve bu kanunun uygulanmasını düzenleyen yönetmelikte görülmektedir.

Bu düzenlemenin temel felsefesi, Türkiye’nin tarihi ve kültürel bağlarının bulunduğu diaspora ile ilişkileri güçlendirmek ve bu kişilerin “ana vatan” olarak gördükleri Türkiye’ye entegrasyonunu kolaylaştırmaktır. Bu çerçevede kanun, Türk soylu yabancılara, normal şartlarda Anayasa veya özel kanunlar gereği yalnızca Türk vatandaşlarına hasredilmiş olan doktorluk, diş hekimliği, avukatlık, noterlik, mühendislik gibi kritik ve kamu düzeniyle yakından ilişkili meslekleri dahi icra etme hakkı tanımaktadır. Bu, onların ülkedeki sosyal ve ekonomik entegrasyonunu en üst düzeyde desteklemeyi amaçlayan son derece cömert bir yaklaşımdır.

Ancak, 10 Ekim 2025 tarihinde 33043 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Türk Soylu Yabancıların…Çalıştırılabilmelerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”, bu özel statünün hem tanımını hem de bu statüye erişim koşullarını kökten değiştirmiştir. Yeni düzenleme, “Türk soylu” olmanın kimin tarafından ve nasıl tespit edileceğini bireysel iddialardan çıkarıp merkezi bir idari otoriteye (Cumhurbaşkanlığı) bağlarken, çalışma izni verilme şartlarını da önemli ölçüde sıkılaştırmıştır.

TÜRK SOYLU YABANCILAR İÇİN GENEL HUKUKİ ÇERÇEVE VE TANINAN HAKLAR (2025 ÖNCESİ VE MEVCUT DURUM)

Yönetmeliğin temel felsefesi, Türk soylu yabancıları “yabancı işçi” veya “göçmen” statüsünden farklı bir yere konumlandırarak, onları Türkiye’nin mesleki, sosyal ve ekonomik hayatına tam anlamıyla dahil etmektir. Bu çerçevede, düzenlemenin orijinal metni ve devam eden maddeleri, bu kişilere geniş haklar ve buna mukabil bazı net kısıtlamalar getirmiştir.

Tanınan İstisnai Haklar: Vatandaşlıkla Eşdeğer Mesleki Statü

Yönetmeliğin belki de en önemli kısmı, Madde 11’de belirtildiği üzere, bu kişileri meslek icrası bakımından “Türk vatandaşı olma” şartından istisna tutmasıdır. Bu sayede, normalde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (belirli istisnalar hariç) veya özel meslek kanunları (Avukatlık Kanunu, Tabiplik Kanunu, Noterlik Kanunu vb.) uyarınca sadece Türk vatandaşlarının yapabileceği meslekler, gerekli izinleri alan Türk soylu yabancılara açılmaktadır.

Bununla birlikte, bu haklar sosyal ve ekonomik alanda da Türk vatandaşlarıyla tam eşitliği hedefler. Yönetmeliğin 10. Maddesi, bu konuda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır. İzin alan yabancılar; personel seçimi, sosyal güvenlik (prim, emeklilik şartları), çalışma koşulları, ücretlendirme, vergi mükellefiyetleri, yıllık izin hakları ve sağlık hizmetlerinden yararlanma gibi temel çalışma hayatı konularında, aynı işi yapan Türk vatandaşlarına uygulanan mevzuat hükümlerine birebir tabi tutulurlar. Bu kişilere, sırf Türk soylu yabancı statüsünde olmaları nedeniyle farklı veya daha az avantajlı bir muamele yapılması açıkça yasaklanmıştır.

Yükümlülükler ve Hukuki Kısıtlamalar

Yönetmelik, bu geniş hakların karşılığında, “vatandaşlık” ile “Türk soylu yabancı” statüsü arasındaki hukuki çizgiyi korumak adına net sınırlar da çizmiştir:

  1. Mesleki Örgüt Üyeliği: İzin alan kişiler, icra edecekleri meslek için bir odaya (Baro, Tabip Odası, Mühendis Odası, Eczacı Odası vb.) kayıt olmanın zorunlu olması halinde, tıpkı Türk vatandaşları gibi bu meslek kuruluşuna üye olmakla yükümlüdürler. Bu, mesleki denetim ve disiplin açısından eşitliği sağlar. Ancak bu üyelik, tam bir siyasi katılım hakkı vermez; bu kişiler meslek kuruluşlarının genel kurullarına katılamaz, yönetim ve denetim kurullarına seçilemezler. Bu kısıtlama, meslek kuruluşlarının stratejik yönetiminin ve ulusal meslek politikalarının belirlenmesinin münhasıran vatandaşlara bırakılması amacını taşır.
  2. Siyasi Hak Kısıtlaması : En net ve mutlak kısıtlama siyasi alandadır. Yönetmelik, bu kişilerin “hiç bir siyasi hakları yoktur” diyerek konuyu kapatmıştır. Seçme ve seçilme (milletvekili, belediye başkanı, muhtar vb.) haklarını kullanamazlar, siyasi partilere üye olamazlar veya herhangi bir siyasi faaliyette kurucu ya da yönetici olarak görev alamazlar.
  3. İstihdam Yasağı: Bu kişilerin çalışamayacağı tek alan, ulusal güvenlikle doğrudan ilgili olan “Türk Silahlı Kuvvetleri” ve “Güvenlik Teşkilatı” (Polis, Jandarma, MİT vb.) olarak kesin bir dille belirtilmiştir.
  4. Nüfus Kaydı: Türk soylu yabancılar, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nde kendileri için açılan “özel kütüklere” nüfus kayıtlarını tesis ettirmekle yükümlüdürler. Bu, bir vatandaşlık kaydı değil, bir statü kaydıdır. Bu özel kütük, kişilerin statülerini resmi işlemlerde (örn. tapu, miras, sosyal güvenlik, bankacılık) teyit etmeleri ve idari takipleri için yasal bir zemin oluşturur.

 YÖNETMELİKTE DEĞİŞEN KRİTERLER 

10 Ekim 2025 tarihli değişiklik, yönetmeliğin ruhunu ve uygulama esaslarını yeniden şekillendirmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle uyumlu idari güncellemelerin  yanı sıra, asıl büyük değişiklik “kimin” Türk soylu sayılacağı ve “hangi şartlarda” bu haktan yararlanacağına ilişkin kriterlerin yeniden belirlenmesidir.

  1. “Türk Soyluluğun Tespiti” Yetkisinin Merkezileşmesi

Değişikliğin en can alıcı ve hukuken en önemli noktası, yönetmeliğe eklenen “Türk Soyluluğun Tespiti” başlıklı Madde 2/A’dır. Bu maddeye göre:

“Türk soylu hangi toplulukların… Türk soylu yabancı olarak belirleneceğine, değerlendirileceğine ve kabul edileceğine ilişkin hususlar, Cumhurbaşkanı kararı ile tespit edilir.”

Bu yeni madde, “Türk soylu” kavramının hukuki tanımını, bireysel beyan veya belgelendirmeye dayalı idari bir takdir yetkisinden çıkarmış; doğrudan en üst yürütme makamı olan Cumhurbaşkanlığı’nın kararına bağlamıştır. Bu durum, “Türk soyluluk” iddiasının bireysel olarak  ispatlanması dönemini kapatmış; statü kazanımını, Türkiye’nin dış politikası ve ulusal çıkarlarıyla uyumlu, merkezi bir idari tasnife tabi kılmıştır.

Artık başvuranın bireysel olarak “Türk soylu” olduğunu iddia etmesi veya kendi ülkesinden getirdiği belgeler yeterli değildir; mensup olduğu topluluğun, Cumhurbaşkanı tarafından resmi olarak “Türk soylu topluluk” olarak tanınmış ve ilan edilmiş olması gerekmektedir.

  1. İzin Verilebilme Şartlarının Ağırlaştırılması 

Yeni düzenleme, Madde 3’te yer alan çalışma izni verilebilmesi için gerekli şartları 7’den 10’a çıkarmıştır. Mevcut şartlara (geçerli ikamet izni, diploma denkliği, nüfus kaydı vb.) ek olarak, 2025 değişikliği ile üç yeni ve belirleyici kriter getirilmiştir:

  •  “Cumhurbaşkanı kararıyla tespit edilen Türk soylu topluluktan olmak.”
    • Bu, Madde 2/A’ya doğrudan bir atıftır ve idari başvurunun ilk “eşik şartı” (threshold condition) haline gelmiştir. Kişi, Cumhurbaşkanı’nın belirlediği listeye dahil bir topluluktan gelmiyorsa, diğer 9 şartı mükemmel bir şekilde sağlasa bile başvurusu hukuken dayanaksız kalacak ve reddedilecektir.
  •  “Vatandaşı olduğu ülkede elinde olmayan sebeplerle, mesleğini, sanatını veya işini icra edememek ve değişik nedenlerle Türkiye’de hayatını devam ettirmek zorunda kalmak.”
    • Bu kriter, yönetmeliğin odağını salt “etnik köken”den, “zorunluluk” veya “insani durum” boyutuna kaydırmaktadır. Artık sadece Türk soylu olmak yetmemekte, aynı zamanda bir “mağduriyet” veya “zorunluluk” halinin ispatı aranmaktadır. Başvuranın, kendi ülkesinde mesleğini yapmasına engel olan zorlayıcı sebepleri somut delillerle kanıtlaması gerekecektir. Bu, düzenlemeyi ekonomik göçten ayırarak, insani koruma boyutunu güçlendirmektedir.
  • “Vatandaşı olduğu ülkenin kahir ekseriyetinden farklı etnik ve kültürel kimliğe sahip olmak.”
    • Bu son şart, değişikliğin spesifik hedefini ortaya koymaktadır. Düzenleme, geldiği ülkede zaten çoğunlukta olan ve sosyo-politik olarak hakim konumda bulunan grupları değil, özellikle “azınlık” statüsünde bulunan, etnik ve kültürel kimlikleri (dil, din, gelenek vb.) nedeniyle baskı altında olabilecek veya asimilasyon riski taşıyan Türk soylu toplulukları hedeflemektedir.
  1. İdari Yetki Güncellemeleri 

Aynı madde değişikliği içinde, diploma ve mesleki denklik süreçleri de güncellenmiştir. Orijinal metinde denklik için “Milli Eğitim Bakanlığı” veya “Çıraklık Kurulu” gibi spesifik kurumlar işaret edilirken, yeni metin bu yetkiyi daha esnek ve kapsayıcı bir ifadeyle “ilgili kurumlara” bırakmıştır. Bu, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından verilen diploma denkliklerini, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) belgelerini veya ilgili bakanlıkların vereceği yeterlilik belgelerini tanıyan modern bir idari düzeltmedir.

GÜNCEL HUKUKİ BAŞVURU SÜRECİ

2025 değişiklikleri, Türk soylu yabancıların çalışma izni başvuru sürecini daha karmaşık, çok aşamalı ve merkeziyetçi bir hale getirmiştir. Güncel hukuki yol haritası şu şekildedir:

 Ön Yeterlilik 

Başvuru dosyası hazırlamadan önce, ilgilinin Madde 2/A ve Madde 3’ün yeni bentlerini karşıladığından emin olması gerekir:

  1. Topluluk Teyidi : Başvuranın mensup olduğu topluluğun, Cumhurbaşkanı kararı ile “Türk soylu” olarak tanınan topluluklar listesinde yer alıp almadığı teyit edilmelidir. Bu liste dışındaysa, başvuru süreci başlamadan sona erecektir.
  2. Zorunluluk Halinin İspatı : Başvuran, vatandaşı olduğu ülkede mesleğini icra etmesine “elinde olmayan sebeplerle” engel olunduğunu kanıtlayan belgeler toplamalıdır. Bunlar; resmi makamlardan alınan yasaklama yazıları, uluslararası insan hakları örgütlerinin raporları, kişinin ülkesinden aldığı resmi tehdit veya soruşturma belgeleri, meslek odasından ihraç kayıtları veya benzeri somut deliller olabilir.
  3. Azınlık Statüsünün İspatı : Kişinin, geldiği ülkede “farklı etnik ve kültürel kimliğe” sahip olduğunu gösteren belgeler sunması gerekecektir.

Başvuru Dosyasının Hazırlanması ve Sunulması

Yukarıdaki ön yeterliliği geçen başvuru sahibi, Madde 3’te listelenen diğer belgeleri de içeren bir dosya hazırlar.

  1. Başvuru, ilgilinin ikamet ettiği yerin mülki idare amirliğine (Valilik veya Kaymakamlık) hitaben yazılmış, yapılacak işi veya icra edilecek mesleği açıkça belirten bir dilekçe ile yapılır.
  2. Dosya, mülki amirlik (İl Göç İdaresi ve Emniyet Müdürlüğü) tarafından incelenir. Burada ilk güvenlik soruşturması ve evrakların tamlığı kontrol edilir.
  3. İnceleme ve varsa eksikliklerin tamamlanmasının ardından dosya, Valilik (veya Kaymakamlık) görüşünü de içeren resmi bir yazı ile İçişleri Bakanlığı’na (Göç İdaresi Başkanlığı) gönderilir.
  4. Alternatif olarak, eğer kişi bir kamu kurumunda çalışacaksa, ilgili kurum da (örn. bir üniversite veya bakanlık) kendi bağlı olduğu Bakanlık kanalıyla İçişleri Bakanlığı’na talepte bulunabilir.

Merkezi Değerlendirme ve Kurumlararası Karar 

Nihai karar merkezi düzeyde ve kurumlararası istişare ile verilir:

  1. Dosya, İçişleri Bakanlığı’nda (Göç İdaresi Başkanlığı ve/veya Emniyet Genel Müdürlüğü) detaylıca incelenir.
  2. İçişleri Bakanlığı, karar vermeden önce Dışişleri Bakanlığı’nın (kararın ikili ilişkilere ve dış politikaya uygunluğu açısından) ve (mesleğe göre) ilgili diğer bakanlıkların (örn. doktorluk için Sağlık Bakanlığı, avukatlık için Adalet Bakanlığı, mühendislik için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı) görüşlerini alır.
  3. Bu görüşler, sadece diploma denkliğini değil, aynı zamanda ulusal istihdam politikaları, kamu düzeni ve ulusal güvenlik açısından bir sakınca olup olmadığını da değerlendirir.
  4. Tüm bu görüşler ve güvenlik incelemesi olumlu ise, İçişleri Bakanlığı çalışma iznini onaylar ve ilgili kurumlara (Valilik, Nüfus Md., SGK ve ilgili Bakanlık) bildirir.

Türk soylu yabancılara tanınan çalışma hakkı, Türkiye’nin kültürel ve tarihi bağlarını gözeten istisnai ve değerli bir düzenleme olmaya devam etmektedir. Ancak 10 Ekim 2025 tarihli yönetmelik değişiklikleri, bu hakkın felsefesini ve uygulama koşullarını belirgin şekilde yeniden tanımlamıştır.

“Türk soylu” olmanın tespiti, bireysel beyandan çıkarılıp Cumhurbaşkanı’nın takdirine bağlanmış; izin şartları ise sadece etnik kökene değil, aynı zamanda başvuranın vatandaşı olduğu ülkedeki “zorunluluk haline” ve “azınlık statüsüne” dayandırılmıştır. Bu yeni kriterler, yasal süreci daha öngörülebilir ve merkeziyetçi kılmayı hedeflerken, aynı zamanda başvuru şartlarını belirgin şekilde ağırlaştırmış ve süreci daha seçici bir yapıya kavuşturmuştur. Bu yeni çerçeve, Türkiye’nin tarihi ve kültürel bağlarını koruma iradesi ile ulusal kamu düzenini, güvenliği ve kontrollü istihdam politikalarını dengeleme yönündeki stratejik tercihini yansıtmaktadır.

Profesyonel Destek Almanın Önemi

Kusursuz sorumluluk davaları, teknik bilgi ve yargı pratiği gerektirir. Hangi ilkenin uygulanacağı, olayın hangi kapsamda değerlendirileceği ve hangi mahkemede dava açılacağı gibi konular titizlikle analiz edilmelidir.

Çetin & Barut Hukuk Bürosu olarak; idari davalartam yargı davalarıdevlet tazminat davaları ve idarenin kusursuz sorumluluğu kapsamında açılacak tüm tazminat taleplerinde müvekkillerimize profesyonel hukuki destek sunuyoruz. Bizimle iletişime geçerek sürecinizin doğru yönetilmesini sağlayabilir, hak kaybı yaşamadan zararın tazmini için gerekli adımları atabilirsiniz.

-Av. Ahmet DAŞDEMİR